Perşembe

susuz


Şu an bu plajda bir sürü ne yapacağını şaşırmış insanla beraber olmayı istemezdim.
Bunun yerine Ssstanbul'da zincirleme gelen işleri savurduktan sonra stabil tatil,eviçi çalışmalar sınfına geçtim. Evdeyim vantilatör 15 derecelik bir açıyla, sabit modunda tüm vücudumu serinletmeye çabalarken güzel olan herşey gibi buzlu naneli limonatamın hiç bitmemesini istiyorum. Bunun için Erke şirketine limonata işine girmeleri için isteklerimi belirten e-postamı postallıyorum. Fakat nasıl bir yapılanma içerisine girecekler merak ediyorum. Bu arada limonataya renk vermesi için portakal kabuğu atmak hoşmuş.

Sinemaya gitmeyeli ne kadar uzun zaman oldu. -derin bir iç çekilir- Fakat gitmediğim filmlerde bir hata yapmamış olmak ta beni mutlu ediyor açıkcası. Sinema salonunda en son C. Nolan'ın Prestige'ine gitmem, film festivallerinin tümünde tek bir film'e (Tristram Shandy "A cock and a bull story"- M. Winterbottom) gitmiş olmam da ayrı birer dipnot. Tüm bunlar sürekli reklam filmlerinde çalışıyor olmamın laneti mi diye sormadan edemiyorum.

Evde film izlemeye çok alışmamak gerek ama insan rahatına yeniliyor, bu kaçınılmaz.
İnsan çok şeye yeniliyor bu da kaçınılmaz.



ps: Bach'ın sonatları mı daha iyi Mozart'ın mı? Haftaya uçankuş'ta...

Hiç yorum yok: